Son bir ay içinde ülkemizde meydana gelen olaylar, pek çok insanın vicdanını sızlattı ve toplumda derin bir kaygı oluşturdu. Diyarbakır’da kaybettiğimiz Narin isimli genç kız, İstanbul’da şehit olan Şeyda Yılmaz ve son olarak İstanbul’da yaşanan bir dizi trajik olay, bu süreçte dikkat çekmektedir. Bu tür kayıplar, yalnızca sevdiklerini yitiren aileler için değil, toplumumuzun tüm bireyleri için birer travma kaynağı haline gelmiştir. Özellikle kadınların sokağa çıkmaya korkar hale gelmesi, ülkedeki huzur ve güvenin ne denli sarsıldığını gösterir niteliktedir. Ayrıca, kadınlar ve çocuklara yönelik artan şiddet olayları, bu durumun ne denli kritik olduğunu gözler önüne seriyor. Tüm bu gelişmeler, derin bir ekonomik krizin yanı sıra, toplumumuz için giderek büyüyen bir tehlike alarmı niteliği taşımaktadır.
Başkan Mustafa Turan, bu durumun kabul edilemez olduğunu vurguluyor ve “Böyle gitmez!” diyerek bir tepki ortaya koyuyor. Her yeni cinayetin, bir öncekini unutturduğu ve şiddetin bu şekilde normalleşmesini kimsenin istemediğini ifade ediyor. Şiddetin her türlüsüne karşı durmakla kalmayıp, bunun yalnızca lanetlemeyle de geçiştirilemeyeceğini, daha köklü çözümler üretilmesi gerektiğini belirtiyor. Eğitim ve yargı sistemlerinin yeniden yapılandırılması gerektiğine dair güçlü bir çağrıda bulunarak, şiddeti kabul etmeyen, bu tür davranışları caydırıcı bir şekilde cezalandıran ve insanlık onuruna yakışan bir düzenin oluşturulmasının zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Devletin, vatandaşların can güvenliğini sağlamak gibi birinci vazifesinin yanı sıra, ailelerin de burada önemli bir rol üstlendiği vurgulanıyor. Çocukların, insan sevgisi, doğa sevgisi ve en önemlisi, ülke sevgisi ile yetiştirilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Başkan, bir daha böyle acı olayların yaşanmaması için tüm toplumun üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerektiğine dikkat ederek, “KADINA VE ÇOCUĞA DOKUNMA” ifadesiyle toplumda gerçek bir yüzleşmeye davet ediyor. Bu tür sözler, bir çağrı niteliği taşıyarak vicdanlara sesleniyor.
Sonuç olarak, yaşanan bu üzücü olaylar, yalnızca birer kayıp değil, aynı zamanda ülkemiz için bir uyanma çağrısı olarak algılanmalıdır. Önemli olan, bu süreçte yalnızca yaşanan olaylara tepki vermek değil; aynı zamanda ilerleyen dönemlerde benzer acıların yaşanmaması için gerekli adımları atmaktır. Toplumsal bir dönüşüm, şiddeti red eden, insan onurunu öncelikli kılan bir düzenin inşa edilmesi ile mümkündür. Bu düzenin bir parçası olmak için, her birey üzerine düşeni yapmalı ve duygusal olarak bu meselelere karşı bir duyarlılık geliştirmelidir. Unutulmamalıdır ki eğitim, yasa ve ortak vicdan, toplumları kurtaran en önemli silahlardır. Bu nedenle, hep birlikte daha güvenli, huzurlu ve sevgi dolu bir geleceği inşa etmek için çaba göstermek gerekmektedir.
İzmir Körfezi’nin Temizliği: Eylem Planı Yetersiz!
3610 kez okundu