Dün yaşanan olaylar, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi önünde gerçekleşen durum, bir işçi eyleminden çok bir sokak çatışmasını andırıyordu. İşten çıkarılan işçilerin haklarını aramak için bir araya gelmesi gereken sendikalar, maalesef ki bu durumu vahim bir noktaya taşıdı. Her zaman vurguladığımız gibi, eylem bir haktır ve bu durum tartışılamaz. Fakat dün meydana gelen tablo, bir hak arayışı olarak asla nitelendirilemez.
Bahsedilen olayda, belediye meclis salonunun giriş kapısına dayanan ve içeri zorla girmeye çalışan gruptaki insanların sergilediği tutum, sinirlerine hakim olamayan bir kargaşa manzarasıydı. Özellikle dikkat çeken bir durum ise, destek sağlamak amacıyla orada bulunan basın mensuplarının bile darp edilmesi oldu. Bu, son derece vahim bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Merak ettiğim başka bir konu var; o kapılar açılmış olsaydı ne olacaktı? İçeri girdiklerinde ne yapmayı planlıyorlardı? Meclis salonunu mu yıkacaklardı, belediye çalışanlarını mı linç edeceklerdi? Meclis üyelerine ya da belediye başkanına mı saldıracaklardı? Çünkü içeriye girmek için gösterdikleri bu eylemler, hak aramak amacıyla yapılacak şeyler değildi!
Eylemin şiddetle bu kadar iç içe geçmesi, sendikaların amacından sapmış olduğunu gösteriyor. Görüntüler, sendika temsilcilerinin krizi yönetme yeteneğinin eksik olduğunu ve aksine bu krizi büyüttüğünü ortaya koyuyor. Böyle bir durum, bu tür vandalizmin yaşanmasına yol açıyor. Gerginliğin bu aşamaya gelmesine göz yummak, hatta bu duruma sebep olmak, benim gözümde bir suçtur.
İşçiler belki sadece işlerini geri istiyor olabilir, ancak onları öfke dolu bir kalabalık haline getiren sendikanın acilen soruşturulması gerekiyor. İzmir halkı, hak arayanları da, provokatörleri de tanır. Dünkü olaylar, o kapıların ardında hiç de beklenmedik bir şekilde gelişti; adeta bir eşkıya filmi izler gibiydik. Ancak bu film, maalesef izleyenlerden en düşük puanı aldı. Bütün bu gelişmeler, toplumsal huzursuzluğu artırmakla kalmayıp, işçi haklarının savunulmasına da zarar veriyor.
Özellikle bir işçi eylemi olarak adlandırılamayacak bu olay, sendikaların ve işçi temsilcilerinin işçi haklarını nasıl bir biçimde temsil ettiklerini sorgulatıyor. İşçilerin hak arayışlarının bu şekilde tezahür etmesi, toplum içinde de kutuplaşmalara yol açıyor. Bunun yerine, sendikaların ve işçi temsilcilerinin, kaçınmaları gereken şiddete başvurmadan, daha yapıcı bir çözüm süreci geliştirmeleri gerektiği aşikâr. İzmir halkının ihtiyaç duyduğu, barışçıl ve saygılı bir diyalogdur.
İzmir Körfezi’nin Temizliği: Eylem Planı Yetersiz!
4023 kez okundu