İzmir’in Bergama ilçesinde yer alan Bergama (Pergamon) Antik Kenti, tarih öncesi dönemlerden Osmanlı İmparatorluğu’na kadar uzanan çok katmanlı yapısıyla Anadolu’nun zengin geçmişini yansıtmaktadır. Antik kentin ‘Mozaikli Ev’ olarak bilinen yapı kompleksinde yürütülen kazı çalışmalarında, Roma dönemine ait olduğu değerlendirilen bronz bir kazan bulunmuştur. Kazan, restorasyon ve temizleme işlemlerinin ardından, orijinal konumunda ve bozulmamış bir halde bulunmuş olup, önümüzdeki günlerde Bergama Müzesi’nde sergilenecektir. Kazı Başkanı Prof. Dr. Yusuf Sezgin, “Bronz işçiliği Anadolu’da binlerce yıldır süregelen bir gelenektir. Burada bulduğumuz kazan, bu geleneğin yaklaşık 1400 yıl öncesine ait bir örneğini teşkil etmektedir. İşçilik ve teknik, neredeyse günümüzle birebir örtüşmektedir” şeklinde açıklamada bulundu.
Bergama Antik Kenti, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almasıyla da ön plana çıkmakta ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ‘Geleceğe Miras Projesi’ kapsamında kazı ve restorasyon çalışmaları devam etmektedir. 2023 yılının Eylül ayında başlayan kazı çalışmaları, antik kentin Kızıl Avlu yakınındaki ‘Mozaikli Ev’ kompleksinde yoğunlaşmıştır. Söz konusu yapının taş avlusundaki havuzda bulunan bronz kazan, dönemin günlük yaşamı, teknolojisi ve kullanım pratikleri hakkında doğrudan bilgi sunması açısından büyük bir öneme sahiptir.
Bergama Koordinatör Kazı Başkanı ve Manisa Celal Bayar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Yusuf Sezgin, “2024 yılının Eylül ayından itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı adına ‘Geleceğe Miras’ projesi kapsamında burada çalışmalara başladık. Yapı, Bergama Antik Kenti’nin ‘Kızıl Avlu’ yapılarından bir tanesinin 350 metre yakınında yer alıyor. Mozaiklerle kaplanmış çok sayıda mekan içeren bir kompleks. Bu durum, buranın dönemin önde gelen yöneticilerinden birisi veya Hıristiyanlık döneminde önemli bir din adamıyla ilişkili olduğunu düşündürmektedir” diye açıkladı.
Prof. Dr. Sezgin, antik dönemde bronzun değeri ve kullanım biçimleri hakkında da bilgi verdi. “Buradaki özel buluntulardan bir tanesi, taş avlunun hemen arkasında yer alan havuzdur. Bu havuz, özellikle yağmur sularının ya da kaynak sularının toplandığı bir havuzdur. Ayrıca bu yapı, muhtemelen milattan sonra 7. yüzyılda, belki de Arap akınları sırasında terk edilmiştir. Bu terk edilişin ardından, yapı enkaza dönüşmüştür. Kazan, bu enkazdan oldukça iyi korunmuş olarak çıkarılmıştır” dedi.
Bronz kazan, dönemin günlük yaşantısına ışık tutması açısından büyük bir değer taşımaktadır. Prof. Dr. Sezgin, “Antik dönemde bu tür yapılarda bronz, oldukça önemli bir materyaldi. Günlük yaşamda en yaygın olan malzeme pişmiş toprak yani seramiklerdir. Ancak bronz, pahalı ve değerli bir malzeme olması nedeniyle genellikle özel alanlarda kullanılmıştır. Bulduğumuz bronz kazan, bulunduğu yerinde orijinal konumunda çıkartılmıştır. Bu durum antik dönemdeki kullanılış şekli hakkında büyük bir veri sunmaktadır” ifadelerini kullandı.
Bronz kazanın işçiliği ve yapımı hakkında da daha fazla bilgi veren Prof. Dr. Sezgin, “Kazanın bir diğer özelliği de muhtemelen havuzdan su almak ve taşımak amacıyla kullanılmış olmasıdır. Hemen havuzun arkasında bir mutfak yapısı bulunmakta, bu mutfakta su taşımak için kullanılmış olabilir. Kazan çekiçleme tekniğiyle yapılmış ve günümüzde de benzeri teknikler, özellikle Diyarbakır ve Şanlıurfa gibi yerlerde geleneksel olarak uygulanmaktadır. Bu kazan, bronz işçiliği geleneğinin yaklaşık 1400 yıl öncesine ait bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır