Emine KULAK / ÖNCÜŞEHİR – 1989 yılından bu yana Birleşmiş Milletler (BM) tarafından dünya genelinde çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerini gündeme taşımak amacıyla her yıl 20 Kasım günü “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak kutlanmaktadır. Bu özel gün, çocukların sesi olmalarının önemi, eşit fırsatlara sahip olmaları ve her türlü istismardan korunmaları için farkındalık oluşturmayı amaçlamaktadır. Dünya Çocuk Hakları Günü, toplumların çocukların haklarına saygı göstermesi ve onların mutlu, sağlıklı bir geleceğe sahip olması için bir çağrı niteliği taşımaktadır.
Ancak günümüzde bu çağrının etkisi sekteye uğramış, ailelerinden koparılmak zorunda kalan, taciz edilen, katledilen veya suç dünyasına itilerek özgürlükleri elinden alınan çocukların sayısı her geçen gün artmaktadır. Ortaya çıkan bu acı tablo, gelişim çağındaki çocukların sosyal hayata katılımını zorlaştırmakta ve dezavantajlı bir şekilde topluma adım atmalarına neden olmaktadır. İzmir Barosu Başkan Yardımcısı ve Çocuk Hakları Merkezi’nden Sorumlu Yürütme Kurulu Üyesi Avukat Zöhre Dalkıran, çocukların hakları ve yaşadığı sorunlara değinerek Öncüşehir’de önemli açıklamalarda bulundu.
Dalkıran, çocuk dostu bir sistem için mücadele ettiklerini belirterek, “Çocuklar günümüzde artan yoksullukla birlikte eğitim, sağlık ve barınma hakkına erişimde çok ciddi sorunlar yaşıyorlar. Çocuklar parkta oynamalı, okullarına gitmeli ve güvenli evlerinde yaşamalıdır. Bütün sistemin çocuk dostu sistem olabilmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
Türkiye’deki sosyal yaşamda çocukların karşılaştığı sorunlara da değinen Dalkıran, “Günümüzde artan yoksulluk nedeniyle çocuklar eğitim, sağlık ve barınma hakkına ulaşmakta zorluk çekiyorlar. Çocuk ile işçi kelimelerinin bir arada kullanılmasını istemiyoruz. Çocuk yaşta çalışmak zorunda kalan çocuklar, ekonomik anlamda sömürülen veya istismar edilen bireylerdir. Türkiye’de bu konuda durum oldukça kötüdür. Çok genç yaşta çalışma hayatına katılmak zorunda kalıyorlar, bu da hem kendi yaşam ihtiyaçları için hem de ailelerin ekonomik durumlarına katkı sağlamak amacıyla gerçekleşiyor. Ancak, bu çocuklar özellikle iş güvenliği anlamında ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Çalışmak zorunda kalan pek çok çocuk, iş kazaları sonucu yaşamını yitiriyor” ifadelerini kullandı.
Dalkıran, bu durumu “İş cinayetleri” şeklinde tanımlayarak, yasa dışı işçi çalıştırmanın tehlikelerine de dikkat çekti. Türkiye’nin çocuklar açısından güvenli bir ülke olmadığını vurgulayarak, çözüm önerileri hakkında da bilgi verdi.
Çocuk hakları konusunda medyanın rolüne de değinen Dalkıran, sosyal medyanın olumsuz etkilerini vurguladı. “Sosyal medya, çocukların yaşamında olumlu katkılar sağlayabileceği gibi, olumsuz durumlar da yaratabiliyor. Özellikle çocuklar, sosyal medyada kontrolsüz bir şekilde kötü içeriklere erişme riski ile karşı karşıya kalmaktadır. Bilişim dünyası, çocukların güvenli bir şekilde erişebileceği, öğretici ve bilimsel gelişimlerine katkı sunan bir ortamda organize edilmelidir. Ancak Türkiye’de birçok alanda olduğu gibi çocuk alanında da denetimsiz yayınların yapıldığını görüyoruz” dedi.
Selçuk’ta yaşanan trajik bir yangında 5 çocuğun hayatını kaybetmesi hakkında da konuşan Dalkıran, “Bu konuda dosyayı yakından takip ediyoruz. Bakanlık’tan aldığımız verileri toplayarak araştırmalar yapıyoruz. Aile ve çocuklar Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın gözetiminde bulunuyordu. Birçok defa denetim yapıldığına dair açıklamalar yapıldı, ancak bu durumda çocukların daha iyi bir ortamda yaşamaları için yine de gerekli önlemler alınmamıştı. Yasal düzenlemelerin neden uygulanamadığı üzerine araştırmalarımız sürmektedir ve sonrasında gerekli işlemleri başlatacağız” şekl
İzmir Körfezi’nin Temizliği: Eylem Planı Yetersiz!
2535 kez okundu