25 Temmuz 2025 Cuma
İZMİR Fen Lisesi 12. sınıf öğrencisi Barkın Özsoy, KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) ve astım gibi üst solunum yolu rahatsızlıkları olan bireylere doktorların daha kolay tanı koymasını sağlayan taşınabilir hava kirliliği ölçüm cihazı projesi ile ‘TÜBİTAK 2204-D Lise Öğrencileri İklim Değişikliği Araştırma Projeleri Yarışması’nda Türkiye 1’incisi oldu. Bu başarılı proje, 7 Temmuz tarihinde gerçekleştirilen yarışmanın finalinde sergilendi.
Barkın Özsoy, hava kirliliğini ölçen bu inovatif projesiyle yarışmaya katılmış ve “Hava ve İklim” alanındaki çalışması ile birinci olarak büyük bir başarıya imza atmıştır. Barkın, geliştirdiği projeyle ilgili olarak, “Taşınabilir cihazım sayesinde doktorların KOAH, astım gibi üst solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalarına tanı koymalarını ve tedavi süreçlerinde doğru karar vermelerini sağlayacak bir sistem geliştirdim.” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. Özsoy, projede iki tür cihaz tasarladığını belirtirken, bunların birinin doktorların hastalarıyla kullanabileceği bir kit, diğerinin ise hastaların yanlarında taşıyabileceği bir cihaz olduğunu ifade etmiştir. Bu cihaz, havadaki karbondioksit, karbonmonoksit, zararlı uçucu parçacıklar ve insan sağlığına zarar veren diğer bileşenleri ölçerek kullanıcısına anlık bildirimler sağlamaktadır.
Barkın Özsoy, bu projesini geliştirmeden önce hava kirliliğinin kendisini nasıl etkilediği konusunda da açıklamalarda bulundu. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na göre her yıl 8,1 milyondan fazla insanın hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybettiğini belirten Özsoy, “Ortaokuldayken yaptığım bir proje sonrasında hava kirliliğinin insan sağlığına ne denli ciddi zararlar verdiğini fark ettim. Şimdi insanların bu konuda daha fazla bilinçlenmesini istiyorum.” dedi. Projesini geliştirebilmek için Ege Üniversitesi (EÜ) Solunum Araştırmaları Merkezi’ne gittiğini ve orada uzmanlardan bilgi aldığını açıkladı. Burada hangi gazların ölçülmesi gerektiği, bu gazların insan sağlığı üzerindeki etkileri ve birbirleriyle olan ilişkileri hakkında önemli bilgiler edinmiştir. Ardından, kendi elektronik devresini tasarlayarak çeşitli 3D baskılar yaptı. Eğitim gördüğü Ege Üniversitesi Solunum Araştırmaları Merkezi’ne, sağlık profesyonellerine vermek üzere dört cihaz sağlamayı planladığını da vurgulamıştır.
Özsoy’un hedefleri arasında, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde okumayı ve proje temellerini daha iyi öğrenerek gelecekte yararlı işler yapmayı istemesi de dikkat çekiyor. Kendisi, “Bu projeyle daha fazla hastaya ulaşarak, hava kirliliğini fark edip kendilerini koruyabilmelerine yardımcı olmayı hedefliyorum.” şeklinde fikrini ifade etmiştir.
İzmir Fen Lisesi’nde Kimya Öğretmeni olan Gülseren Coşkun, Barkın’ın yeteneklerini ve başarılarını vurgulayarak, “Barkın, bizim gözbebeğimiz. Daha önce birçok projede yer aldı ve sonunda bu başarıyla ödüllendirildi. Henüz genç yaşında hava kirliliği gibi önemli bir konuya dikkat çekerek büyük bir iş başardı.” diye konuşmuştur. Coşkun, hava kirliliği ile ilgili dünya genelinde çok az çalışma olduğunu ve özellikle son dönemde karşılaşılan orman yangınlarından ötürü çevre kirliliğinin arttığına dikkat çekmiştir.
Sonuç olarak, Barkın Özsoy’un projesi, hava kirliliği konusunda farkındalığı artırma ve sağlık alanında insanların yaşam kalitesini yükseltme potansiyeline sahip etkileyici bir çalışmadır.
Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar, İzmir’de günlerce süren orman yangınları ile mücadele edilmesine neden oldu. Yangınlar, yerleşim alanlarını da tehdit ederek İzmir için hala büyük bir risk oluşturmakta. “İzmir’de Orman Yangını Riskinin Mekânsal Analizi” adlı rapor, İzmir Planlama Ajansı (İZPA) tarafından hazırlanarak bu tehlikeye dikkat çekmiştir. Raporda, İzmir genelinde artan kuraklık, insan kaynaklı baskılar ve iklim değişikliğinin etkileriyle orman yangınlarının sıklığı ve etkisinin önemli ölçüde arttığı vurgulanmaktadır.
Bu bağlamda, İzmir Planlama Ajansı, il genelinde orman yangınları ile ilgili riskleri mekânsal olarak haritalamak ve önleyici müdahale planlamalarına veri sağlamak amacıyla kapsamlı bir analiz gerçekleştirmiştir. Son yıllarda, Çok Kriterli Karar Analizi (ÇKKA) yöntemleri ve özellikle Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS), orman yangını risk değerlendirmelerinde Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile entegre bir biçimde yaygın şekilde kullanılmaktadır.
Çalışmada, İzmir’e özgü bir orman yangını risk modeli geliştirilmiş ve bu model AHS temelli bir karar destek yapısı ile CBS ortamında uygulanmıştır. Modelde orman örtüsü, eğim, bakı, sıcaklık, nem, rüzgar gibi çevresel faktörlerin yanı sıra, yerleşim alanları ve tarım arazilerine olan yakınlık gibi insan etkili faktörler de değerlendirilmiştir. Her bir parametre, orman yangınına etkisi bakımından incelenip, literatürdeki önceki çalışmalar doğrultusunda ağırlıklandırılarak mekânsal analiz sürecine dahil edilmiştir.
Elde edilen veriler ışığında, nihai orman yangını risk haritası oluşturulmuştur. İzmir’in yüzölçümünün yaklaşık %43’ü orta risk, %33’ü yüksek risk ve %7’si ise çok yüksek risk grubunda yer almaktadır. Riskin yoğunlaştığı bölgeler genellikle kırsal-kentsel geçiş zonlarında, kızılçam ormanlarının bulunduğu eğimli ve sıcak alanlar olarak belirlenmiştir. Ayrıca, insan etkisinin yoğunlaştığı tarım yapılan yerleşim alanları çevreleri de riskli alanlar arasında değerlendirilmiştir.
Haziran 2025’te meydana gelen Mordoğan, Foça (Yeniköy), Gaziemir-Buca ve Seferihisar yangınları gibi olaylara yönelik yapılan karşılaştırmalar sonucunda, bu yangınların büyük oranda modeldeki yüksek risk sınıfları ile örtüştüğü gözlemlenmiştir. Bu çalışma, İzmir özelinde orman yangını önleyici stratejilerin geliştirilmesine, erken uyarı sistemlerinin güçlendirilmesine ve müdahale kapasitesinin artırılmasına yardımcı olacak bir karar destek aracı sunmayı hedeflemektedir.
Yangın riski altındaki yapılaşma alanlarının mekânsal dağılımı da analiz edilmiştir. Oluşturulan yangın risk haritası üzerinden, yangın üretme potansiyeli yüksek olan bölgeler dikkate alınarak 250 metrelik tampon (buffer) alan tanımlanmıştır. Bu “Etki Alanı” olarak adlandırılan bölgeler, yangının ilk etapta yayılabileceği alanlar olarak tarif edilmiştir. Etki alanı içerisinde yer alan yapılar ve kritik altyapı unsurları, CBS ortamında çakıştırılarak analize dahil edilmiştir.
Bu analiz, yangın riski altında olan yapılaşma alanlarının ve altyapı unsurlarının mekânsal dağılımını aydınlatmakla kalmayıp, aynı zamanda yangın riskine karşı en savunmasız alanların önceliklendirilmesine yönelik planlama ve müdahale süreçleri için bir temel sağlamaktadır. Orman yangını risk analizi çalışması, sabit bir harita olmaktan çok dinamik bir süreç olarak yürütülmektedir. Yangın sonrası tespit edilen alanların risk profillerindeki değişim doğr
Bir döneme damga vurarak, ‘Zerda’, ‘Kara Melek’ ve ‘Dayan Yüreğim’ gibi dizilerdeki unutulmaz performanslarıyla hafızalarda yer edinen ünlü oyuncu Ece Uslu, son olarak ‘Siyah Kalp’ dizisinde canlandırdığı Sumru karakteri ile ekranlara veda etmişti. Dizi finalinin ardından rahatlamak ve tatile çıkmak isteyen Uslu, beklenmedik bir kaza ile tatil keyfini yarıda kesmek zorunda kaldı.
50 yaşındaki Ece Uslu, tatil için gittiği Çeşme‘de dengesini kaybederek aniden yaralandı. Yürüyüş yaparken, paçasına takılan bir nesne nedeniyle düşen Uslu, sert bir şekilde yere çakıldı. Olayın hemen ardından, Çeşme Devlet Hastanesi‘ne kaldırılan Uslu, burada acil ameliyata alındı. Yaşadığı talihsiz kazayı ve hastane sürecini sosyal medya üzerinden paylaşarak hayranlarını bilgilendirdi.
Ece Uslu, Instagram hesabı üzerinden paylaştığı bir fotoğrafta hastane yatağında olduğunu gösterdi ve sağlık durumu hakkında bilgilendirici bir not düştü. Uslu, yaşadığı kazanın detaylarını şu şekilde anlattı: “Maalesef görünmez kaza dedikleri türden bir kaza atlattım. Paçama takılıp çivi gibi yere çakıldım. Neyse ki sadece sol tarafımla atlattım meseleyi. İlk müdahale Çeşme Devlet Hastanesi‘nde yapıldı. Ardından olayın sabahında İzmir’deki başka bir hastaneye sevk edildim ve acil ameliyata alındım.” Ece Uslu, toplamda 3 gün hastanede kaldıktan sonra taburcu edildiğini ve yaşadığı bu süreçte 16 dikiş aldığı bilgisini de takipçileriyle paylaştı.
Uslu, devam eden tedavi süreci hakkında hayranlarına bilgi vererek, “Artık façalı bir Ece var. Uzun bir tedavi süreci beni bekliyor ama her şey yolunda, çok iyiyim.” ifadelerini kullandı. Bu cümleler, onun güçlü duruşunu ve pozitif yaklaşımını gözler önüne serdi. Ece Uslu’nun yaşadığı bu talihsiz olay, hayranları tarafından büyük bir üzüntüyle karşılandı, fakat takipçileri sürekli olarak ona destek verdiklerini de belirttiler.
Ünlü oyuncunun yaşadığı bu kaza, sanat camiasında da yankı buldu. Hem hayranları hem de meslektaşları, onun sağlığı için dualar etti ve destek mesajları gönderdi. Geçirdiği kaza, Ece Uslu’nun kariyerinin devam eden sürecinde bir engel teşkil etmemesi temennisi ile karşılandı. Uslu’nun dediği gibi, “Her şey yolunda” dendiğinde, sevenleri de bu olumlu süreçte yanında olduklarını belirtmekte gecikmediler. Ece Uslu, tedavi sürecinin ardından yeniden ekrana döneceği günlerin hayalini kurarken, yaşadığı bu zorlu dönemi de atlatarak daha güçlü bir şekilde geri döneceğine inanıyor.
İzmir’in gözde bölgelerinden Kordon ve Alsancak, korsan taşımacılığa karşı atılan adımlarla gündeme geliyor. İzmir Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası ile Kordon İş Adamları Derneği, korsan taşımacılığı önlemek amacıyla önemli bir iş birliği protokolü imzaladı. Protokolün içeriğine göre, Kordon’da bulunan eğlence mekanlarına korsan taşımacılık yerine taksi kullanımı teşvik eden bilgilendirme afişleri asılacak.
Korsan taşımacılığın engellenmesi adına yapılan bu girişim, hem yasal taşımacılığı farkındalık oluşturmak hem de korsan ulaşımla ilgili güvenlik risklerine dikkati çekmek amacı taşıyor. Protokol, yalnızca Kordon’da değil, zamanla İzmir’in diğer yoğun bölgelerinde de aynı bilgilendirme çalışmalarının yapılmasını hedefliyor.
İzmir Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası’nın Başkanı Erkan Özkan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, korsan taşımacılıkla ilgili ciddi güvenlik risklerine dikkat çekti. Özkan, “Korsan taşımacılık adı üstünde yasal olmayan bir faaliyettir. Bu durum, gıda ürünlerinin yasa dışı yollarla üretilip satılmasına benzer şekilde insan sağlığı açısından tehlikeler taşımaktadır,” ifadesini kullandı. Özkan, korsan araç tercih eden vatandaşların karşılaşabileceği olası riskleri de şöyle sıraladı: “Bindiğiniz korsan aracın bagajında uyuşturucu madde veya ruhsatsız bir silah olabilir. Bu durumda, yaşanan bir olayda, sizin suçsuz olduğunuzu ispatlamak çok güç olabilir. Ayrıca, bu araçların yasal denetim olmaksızın çalışıyor olması da büyük bir risk oluşturuyor.”
Özkan, yasal denetimlerden uzak bir şekilde faaliyet gösteren korsan taşımacılığın, vatandaşların yaşamını tehlikeye attığını belirtiyor. Ayrıca, korsan taşımacılık yapan kişilerin devlete vergi ödemediği ve SGK primi yatırmadığı için hem ekonomik kayba hem de yasal olarak çalışan esnafa zarar verdiği vurgusu yapıldı.
Kordon İş Adamları Derneği Başkanı Ömür Şanlı, konuyla ilgili olarak “Kordon’da korsan taşımacılığa geçit yok” sözleriyle bu durumun asla kabul edilemeyeceğini belirtti. Şanlı, bölgedeki esnaflar olarak, yasal hizmet veren taşımacılığa destek olmanın önemini vurguladı ve taksi duraklarıyla sürekli irtibat hâlinde olduklarını açıkladı. “Biz işletmelerimizde taksi duraklarının numaralarını bulunduruyoruz. Bir sorun olduğunda taksi çağırıyoruz ve misafirlerimizi güvenli bir şekilde evlerine götürüyoruz,” dedi.
Şanlı, “Korsan taşımacılığın muhatapsız durumda bıraktığı riskler çok fazla. Unutulan eşyalar, cüzdanlar gibi durumlarda kiminle iletişime geçeceğiz?” diyerek, yasal taşımacılığın sağladığı güvencenin altını çizdi. Kordon ve Alsancak gibi yoğun merkezlerde, yasal taşımacılığın toplum için önem taşıdığını ifade eden Şanlı, “Burada verdiğimiz bu örnek iş birliği Türkiye’de de öncü olacaktır. Diğer oda başkanları ve sivil toplum kuruluşlarıyla da destek vermeye devam edeceğiz,” dedi.
Kordon’daki bu bilinçlendirme çalışmasının, İzmir’in güvenli bir ulaşım ağına kavuşması ve korsan taşımacılığın yayılmasının önlenmesi açısından büyük bir adım olacağı düşünülüyor. Şehirde, yasal taşımacılığın teşvik edilmesi ve korsan araçların ortadan kaldırılması için atılan bu adımların, hem vatandaşlar hem de esnaf için pek çok fayda sağlayacağı bekleniyor.
İzmir’in popüler turizm merkezlerinden birisi olan Çeşme’de, Kutlu Aktaş Barajı’ndaki su seviyesinin ciddi oranda düşmesi nedeniyle, önümüzdeki günlerde belirli saatlerde su kesintileri uygulanması planlanmaktadır. Bu durum, ilçe sakinleri ve turizm açısından büyük bir endişe kaynağı haline gelmiştir. Çeşme, su ihtiyacını karşılayan önemli kaynaklardan bir tanesi olan Kutlu Aktaş Barajı’nın mevcut durumu, ilçenin su yönetimini olumsuz etkilemektedir.
Kutlu Aktaş Barajı’ndaki su seviyesinin kritik seviyelere gerilemesi, kurak geçen kış ve ilkbahar mevsiminin yanı sıra yaz aylarında yeterli yağışın olmamasından kaynaklanmaktadır. 2023 yılının yazında, barajdaki doluluk oranının son verilere göre yüzde 12’ye kadar düştüğü bildirilmektedir. Bu seviyenin, Çeşme’nin yalnızca yaklaşık 10 günlük su ihtiyacını karşılayabileceği kaydedilmiştir. Özellikle yaz aylarında sıcak havaların etkisiyle su tüketiminin artması, barajdaki su kaybını daha da hızlandırmakta ve su krizinin derinleşmesine yol açmaktadır.
Yetkililer, mevcut su kaynaklarının daha uzun süre idare edilebilmesi için çeşitli tedbirlerin devreye alınacağını duyurdu. İlk aşamada, su kesintilerinin gece saat 23.00 ile sabah 06.00 arasında uygulanması planlanmaktadır. Eğer bu önlemler etkili olmazsa, gündüz saatlerinde de su kesintileri yapılabileceği vurgulanmıştır. Bu önlemlerin, su tüketiminin azaltılarak kaynakların korunmasına katkı sağlaması beklenmektedir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ile birlikte Çeşme Belediyesi, yaşanan su sorununa karşı koordineli bir şekilde çalışmalara başlamıştır. Bu kapsamda, vatandaşlara su tasarrufu yapmaları yönünde çağrıda bulunulmuştur. Su krizinin etkilerini azaltmak ve mevcut kaynakların maalesef daha fazla tükenmesini engellemek adına, halkın bu sürece duyarlılığı büyük önem taşımaktadır. Belediye yetkilileri, halkın su tasarrufu konusundaki çabalarının, su kaynaklarının korunmasında ne denli kritik bir rol oynayacağını dile getirmiştir.
Sonuç olarak, Çeşme’de yaşanan su sıkıntısının bir an önce çözülmesi ve bu tür olayların gelecekte tekrar meydana gelmemesi için gerekli adımların atılması gerekmektedir. Su tasarrufu, sadece bireylerin değil, tüm topluluğun sorumluluğudur. Gelecek nesillere yeterli su kaynaklarını aktarabilmek için hoyrat güvenmemek, daha bilinçli bir su kullanımı sağlamak kaçınılmaz hale gelmiştir. Çeşme’nin sakinleri ve ziyaretçileri, bu süreçte bilinçli bir şekilde hareket edip, su tasarrufu yapma konusunda kendi katkılarını sağlamalıdır.