Tıp Tarihçisi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, Türk tıp tarihinde bilinen ilk doğumevi olan “Demirkapı Viladethanesi”nin kuruluşunu anlatırken, Osmanlı Cihan Devleti döneminde kadınların doğumlarının evlerde ebeler tarafından gerçekleştirildiğine dikkat çekti. Altıntaş, bu dönemde ev dışında yapılan doğumların genellikle gayrimeşru olarak görüldüğünü belirtmiştir. Bununla birlikte, Demirkapı Viladethanesi’nin gayrimeşru çocukların doğumu için kurulmadığına vurgu yaparak, 1892 yılında dönemin ünlü kadın hastalıkları doktoru Besim Ömer Akalın’ın öncülüğünde açıldığını ifade etti.
Besim Ömer Akalın’ın tıbbiyeye yakın bir yerde bulduğu iki katlı binayı kendi imkanlarıyla restore ettiğini dile getiren Altıntaş, bu binanın açılışında Sultan 2. Abdülhamid’i ikna etmek için gazeteye yazılar yazdığını kaydetti. Gülhane Parkı içinde yer alan bu iki katlı ilk doğumevi, restorasyon sonrası günümüzde İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi olarak hizmet vermeye devam etmektedir. Ayrıca, Prof. Dr. Altıntaş, son zamanlarda gündemi sarsan Yenidoğan çetesinin gerçekleştirip üzüntü veren bebek ölümlerine de tepki göstermektedir.
Türk tıp tarihinin ilk doğumevi olarak kabul edilen Demirkapı Viladethanesi’nin açılışına dair bilgiler veren Altıntaş, “Biz ilk doğumevi diyoruz, onlar viladethane diyorlar” diyerek tarihsel bir bağ kurdu. 1892, tıbbiyenin kadın doğum doktoru Besim Ömer Akalın tarafından ilk doğumhanenin kapılarını açtığı yıl olmuş ve bu durum Osmanlı İmparatorluğu döneminde de oldukça yenilikçi bir gelişme olarak öne çıkmıştır. Tarihin her döneminde, sadece Osmanlı topraklarında değil, tüm dünyada doğumlar ebeler tarafından gerçekleşmiştir. Ebelik, toplumlarda önemli ve gerekli bir meslek konumundaydı; bu nedenle ebelik yapan kadınlar, genç kızlara eğitim vererek geleceğin ebeleri yetiştirilirdi.
Osmanlı döneminde genç kadınlar hamilelik döneminde, güvendikleri bir ebelere gitmekte ve bu ebelerle anlaşarak doğum sürecini yönetmeye çalışırlardı. Ebe, hamileliği izler ve kadını doğuma hazırlar; bu süreçte ebe, kadın ve bebeğin sağlığını korumak adına son derece kritik bir rol oynamaktaydı.
Besim Ömer Akalın’ın doğumevi açma çabaları oldukça önemli bir süreci temsil eder. “Modern çağa geçtikten sonra,” diyen Altıntaş, “Besim Ömer Akalın, Fransa’da kadın doğum ihtisası yapmış, bizim tıbbiye hocalarımızdan biridir” sözleriyle Besim Ömer’in yetkinliğini vurgulamaktadır. Bu isteğin temelinde, evde doğum yapacak olanların yanı sıra, babası belli olmayan ya da evsiz-kimsesiz bireylerin varlığı yatar. Akalın’ın amacı kırsalda ya da evde doğum yapmak isteyenlerin, gerektiğinde hekim müdahalesinin olabileceği bir doğumevine ulaşabilmeleriydi.
Besim Ömer’in bu hedefle yola koyulmasının ardından, Demirkapı’da yer alan terkedilmiş bir bina restore edilmiş ve uygun bir doğum hastanesi haline getirilmiştir. Gazetelerde bu doğumevinin gerekliliği üzerine yazılan yazılar, onun önemini daha da artırmış, padişahın onayını almasını sağlamıştır. Bu süreç, doğumların sağlıklı bir ortamda gerçekleşmesini sağlamak adına hayati bir adım olmuştur.
Sultan 2. Abdülhamid’in sağlığa verdiği önem de bu süreçte etkili olmuştur